TEBESSÜM

Hanımlarda birbirleri ile çok iyi anlaşıyorlardı. İki kardeş gibi olmuşlardı. Murat beyin eşi Leyla Hanım. Çok şen ve neşeli bir kadındı. Bulunduğu ortamlarda yaptığı şakalarla, esprilerle herkesi kahkahaya boğardı. Tezcan’ın eşinden yaşça biraz büyük olmasına rağmen Nilgün’e hep ablacım derdi. Nilgün ne kadar kızsa da o yine söylemeye devam eder; ”Kız benim ablam olmadı, ablam olmasını da çok istiyorum. Seni ablalığa yakıştırıyorum. Ne var bunda ablam ol ne olur” diyordu.
Murat öncelikle bütün Hasta hanelerin danışmalarını arayarak Tezcan Ünlü adında herhangi bir kayıt olup olmadığını araştırdı. Neyse ki hastanelerde bu isimde bir kayıt açılmamıştı. Demek kaza falan olmamıştı. Tezcan’ın gidebileceği bütün yerleri araştırdı. Hatta tanıdığı okul arkadaşlarına bile ulaştı ama bir haber alamadı. Şirketlerinin çalıştığı bütün firma sorumlularını arayarak Tezcan’ın orada olup olmadığını sordu. Hepsinden olumsuz yanıt aldı. Aldığı her yanıt onu biraz daha karamsarlığa doğru itiyordu. İyi düşünmek, pozitif olmak istiyordu ama olamıyordu. İş yerine gelirken geçtiği yollardan bir kez daha geçip herhangi bir farklılık olup olmadığını araştırmaya başladı. Yollar çok kalabalıktı. Özellikle köprüye girişte bayağı yoğunluk vardı.
Tezcan Beykoz’da oturuyordu. Boğaz köprüsünden geçerek işine gidiyordu. Köprü her sabah saatlerinde çok yoğun olduğu için yola erken çıkmak zorundaydı. Biraz geç kalsa oluşan yoğunluktan ötürü işine geç kalabiliyordu. Çalan telefonu açtığında karşısında Nilgün Hanım vardı.
-Murat bey bir haber var mı? Bir şey bulabildiniz mi? Tezcan’ı telefondan arıyorum. Çalıyor fakat açılmıyor. Ben dayanamayacağım. Polise haber vermek istiyorum.
-Tamam, Nilgün Hanım ben geliyorum. Sizi alıp birlikte karakola gidelim.
-Tamam bekliyorum.
O sırada Murat Beyin eşi Leyla Hanım da Nilgünlere gelmişti. Çocuklarla ilgileniyor. Nilgün Hanımı sakinleştirmeye çalışıyordu.
Yedi yıldır Murat Beyle evli olan Leyla Hanım çok neşeli bir kadındı. Üniversitede Murat’la tanışmıştı. Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Evlendikten sonra Leyla Hanım çalışmak istemedi. Evde oturup çocuklarımla ilgileneceğim dedi ama Allah henüz kucaklarına evlat vermemişti. Çok inançlıydılar kadere inanıyorlardı. Eğer nasiplerinde var ise evlatları olacak ve kucaklarına alacaklardı.
Akşam oluyordu. Güneş batarken etrafı kızıl bir renge bürümüştü. Kuş sesleri artık akşam oldu. Herkes evine der gibi her taraftan duyuluyordu.
Karakoldan çıkan Nilgün Hanımla Murat Bey çok üzgündüler. Kayıp başvurusunu yapmışlardı. Polis kendilerinden haber beklenmesini istemişti. Her yer araştırılacaktı. Hatta telefon kayıtları bile incelenecekti. Telefondan yer tayini yapılacaktı. Yirmi dört saat içerisinde bir sonuç çıkacağından emindiler. Hâlbuki bu gibi durumlarda ilk yirmi dört saat geçmeden işlem yapılmıyordu. Murat Beyin sayesinde hemen işleme başlamışlardı. Tezcan’a ait bir resimde vermişlerdi. Artık beklemekten başka yapacak bir şey olmadığı için eve geri dönüyorlardı.
Murat Bey eve gelirken arabanın içerisinde ağlamaya başlayan Nilgün Hanımı teselli edemiyordu. Hıçkırarak ağlayan Nilgün Hanımın gözleri şişmişti. Sürekli “Tezcan neredesin? Neredesin aşkım ”deyip duruyordu.
Tezcan’la Nilgün Hanım üç yıldır evliydiler. Çok mutlu bir evlilikleri vardı. Bir gün bile birbirlerine yüksek sesle konuşmamışlardı. Hiçbir zaman tartışmadılar. Nilgün Hanım hemen ikizlerine hamile kaldığı için işinden ayrıldı. Çok büyük bir şirketin muhasebe müdürlüğünü yapmaktaydı. Şirket Nilgün hanımdan ayrılmak istememiş, izinli saymışlardı. İkizler biraz daha büyüdüğünde tekrar işinin başına dönecekti.
Nilgün Hanım esmer tenli, uzun boylu çok gösterişli bir kadındı. Etine dolgun bir görünüşü vardı.  Fakat kilolu sayılmazdı. Devamlı spor yaptığından atletik bir vücuda sahipti. Kendisine, eşine, çocuklarına çok iyi bakardı. Hiç kilo almazlar, kilo yapacak bir şey yemezlerdi. Her gün düzenli sporlarını yapmayı ihmal etmezlerdi. Tezcan’la ikisi akşamları spor okuluna gidip günlük hareketlerini yaptıktan sonra yürüyerek evlerine geri dönerlerdi.
Akşam karanlığı iyice çökmüştü. Tezcan’dan hala bir haber yoktu. Çok endişe etmeye başlamışlardı. Nilgün korkuyordu. Bu saate kadar neredeydi. Neden hiçbir haber alamıyorlardı. Tezcan hiç böyle yapmazdı. Eve biraz gecikeceğini anlasa hemen eşini arar bilgi verirdi. Böyle konularda çok hassastı.
Kapının zili çalmaya başlayınca hepsi birden heyecanlanarak ayağa kalktı. Nilgün Hanım koşarak kapıyı açmaya giderken ayağı yerdeki oyuncağa takıldı. Tam düşmek üzere iken bir hamle ile kendini düzeltti düşmekten kurtuldu. Bu sefer seri adımlarla giderek kapıyı açtı. Polis memuru gelmişti.
-Buyurun memur bey hoş geldiniz. Tezcan’dan bir haber mi var?
-Yok, efendim bir haber yok ama size bazı şeyler sormamız gerekiyor.
-Pek tabi içeri buyurun.
İçeriye giren polis memuru Murat Beyin gösterdiği koltuğa oturdu. Nilgün Hanıma Tezcan beyin telefon dökümlerinin incelendiğini ve bazı detaylar hakkında Nilgün hanımdan bilgi

(Devamı yarın)